Kestanepazarı Derneğinin kurucularından, uzun yıllar dernek başkanlığı yapmış büyüğümüz Ali Rıza Güven, vefatının 6. Yıl dönümünde Bornova Mezarlığındaki kabri başında dualarla anıldı.
Anma programına merhumun aile fertleri, akrabaları, Kestanepazarı idarecileri, hocaları ve öğrencileri katıldı.
Bornova Ali Rıza Güven Camii’nde Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, merhumun kabri başında okunan kısa sureler ve yurtlarımızda okunan hatimlerin duasıyla son buldu.
[caption id="attachment_3033" align="alignnone" width="595" caption="Kurucularımızdan Ali Rıza Güven'i Vefatının 6. Yıl Dönümünde Kabri Başında Dualarla Andık"][/caption]1914 yılında Antalya'nın Akseki ilçesine bağlı Sarıhacılar köyünde doğdu. Tam birinci dünya savaşının yaşandığı yıllar. Harbin patlaması ile henüz altı aylıkken babası askere gidiyor. Küçük Ali Rıza bir buçuk yaşındayken babası askerde ölüyor. Amcası aynı şekilde Gelibolu'da babasıyla birer hafta arayla ölüyorlar. Fakat bu ölümden birbirlerinin haberi olmuyor. Çocukluk yılları fakirlikle geçiyor. Ali Rıza amcanın köyünden belki 30–40 kişi Çanakkale'ye giderek şehit olmuş.
[caption id="attachment_3034" align="alignleft" width="170" caption="Ali Rıza Güven'in Kabri"][/caption]
1928 yılında İzmir'e geldi. Harf devrimi henüz yeni yapılmış ve yeni alfabe kursları devam etmektedir. İlk geldiğinde İzmir'de bir akrabasının ticarethanesinde çalıştı. Yardımcı çırak olarak işe başladı. 1933 senesinde Ankara'ya gitti. Ankara'da bir tuhafiye dükkanı açtı. O zaman 20 yaşında bir delikanlı idi. 1941 yılında bir akrabasının kızıyla evlendi. Evlendikten sonra ailece İzmir'e yaptıkları bir ziyaret dolayısıyla orada kalıp ticaret yapmayı kararlaştırdı. 1943 yılında İzmir'de son yıllara kadar yapmış olduğu tuhafiye işini küçük çaplı bir dükkanda kurdu. 1945–1950 yılları arasında evlerde çay sohbetleri ve ders yapılmaya başlar. Muhabbetler yapılır, konuşulurdu. O zaman dernek diye bir düşünce veya teşkilat yoktur. 1950 senesinde Salih Tanrıbuyruğu ve Raif Cilasun öncülüğünde “Kur'ân Öğrencilerini Koruma Derneği” resmen kuruldu. (Günümüzdeki adı Kestanepazarı Öğrenci Yetiştirme Derneği) O zamanlar Kestanepazarı Camii'nin küçük medrese odaları vardır. Oralarda 8–10 kadar talebe zor şartlarda bakılmaktadır.
[caption id="attachment_3035" align="alignnone" width="595" caption="Kuruluş Yılları Kestanepazarı Camii Önü"][/caption]
1953 yılında İzmir'de İmam Hatip okuluaçılması teşebbüsü olur.. Ali Rıza Güven şöyle diyor: “Belki elli bin liramız yok başlandığı zaman, şimdiki kızların bulunduğu Arap Fırını'ndaki İmam Hatip okulu yapıldı. İşte o yapıldıktan sonra daha açık olarak çocuklar bir milli kültür, maarif sistemi içerisinde okumaya başladılar.” 1954 senesinde Kestanepazarı Derneği “İmam Hatip ve İlahiyata Öğrenci Yetiştirme Derneği” olarak isim değiştirdi. İsmail Türe, Salih Tanrıbuyruğu ve Ali Tosun hocalar talebeleri özel olarak yetiştirmeye başlarlar. Ali Rıza Güven derneğin idarecisi olmuştur.
1964 yılından itibaren Yüksek İslam Enstitüsü açılması gündeme gelir. İmam Hatip için açılan bina yetmez olmuştur. Ali Rıza Güven şöyle anlatıyor: “Tayyip Okiç diye bir İlahiyat Fakültesi profesörü vardı. Beynelmilel bir adam bu adam. İzmir'e geldiğinde bir gün beni ona ziyarete götürdüler. Dedi ki İzmir'de bir Yüksek İslam Enstitüsü açmak çok büyük manalar taşır. Burası yabancıların diyarıydı. Yabancıların birçok faaliyetleri burada oluyor. O da güzel bir sebep oldu, biz faaliyete geçtik Yüksek İslam Enstitüsü açalım diye. Burada bir arkadaşım var benim emekli Albay Mehmet Çatakkaya hala O da hayatta. Onunla İstanbul'larda Ankara'larda çok dolaştık. Devrin başbakanıyla, Milli Eğitim bakanı ile görüştük, o gün için bize yakınlık gösterdiler, alaka gösterdiler. Derken netice itibarı ile İzmir Yüksek İslam Enstitüsü'nü de açtık Daha sonraları bu okul 9 Eylül Üniversitesi'ne bağlı İlahiyat Fakültesi oldu. Şimdi tabii bu müesseseleri, binaları meydana getirmek çok zor oldu. O gün için 50'li senelerde 60'lı senelerde, memleketimizin durumu, tüccarlarımızın durumu, iktisadi durumu malum. Yani gidildiği zaman bir yerden 2,5 lira 10 lira bağışlar alındığı olurdu, boş döndüğümüz de çok olurdu. Yani o gün için bu binaları yapmasaydık İzmir'de İlahiyat Fakülte'sini kuramazdık.
Şimdi bugün için İlahiyat sitesi olarak İmam Hatip Lisesi'nin ve İlahiyat Fakültesi'nin bulunduğu binaların bizim bu Kestanepazarı'ndaki İmam Hatip derneği yalnız 1000 metreye oturan binalar, okul binası, yurt binası, yine İmam Hatip talebeleri için yurt binası ayrıca İmam Hatip Okulu binası bunların hepsini Milli Kültür ve Ahlaka Hizmet Vakfı adı altında bir araya topladık. Dedik ki derneklerin ömrü kısa olur. Kalıcı olan TBMM kanunları himayesinde olan vakıflardır. Vakıf kurduk. Hacı Nuri Sevil ve Hacı Ahmet Tatari Bey ve ben bu vakfın kurulmasını bir umre ziyaretinde hatta hac ziyaretinde Kabe-i Muazzama’nın karşısında akşam namazından sonra, yatsı namazını bekleme esnasında Hacı Ahmet Bey'e “Hacı ağabey bir vakıf kuralım. Derneklerin ömrü kısa olur vakıf kurarsak daha devamlılık arzeder” dedim. İlahiyat Fakültesi binasını, 9 Eylül Üniversitesi'ne 99 sene şartlı olarak verdik. Ancak İlahiyat Fakültesi olarak kullanılmak üzere. İmam Hatip okulunu da Milli Eğitim Bakanlığı'na verdik. Yine 99 sene şartlı ve İmam Hatip Okulu olarak kullanılmak şartıyla. Bir yandan binaları yaparken bir yandan da talebelere burs veriyoruz. 150–200 talebeyi yatırıp kaldırıyoruz, yedirip içiriyoruz. Bizde onlara hizmet eden hizmetçilere veya özel öğretmenlere maaş veriyoruz. Yani o günleri hatırlıyorum da zor işlerdi yani. Ama semeresi itibariyle güzel olan işlerdi. Bugün bir kapıya gitsem zili çalsam para alabilirim, verirler bana. Fakat o zamanlarda bir eve gitmek, bir yerde dolaşmak, gezmek, para istemek çok zordu. O zorluklara rağmen biz bu tesisleri yaptık. Artık İzmirlilere emanet ediyoruz. İnşallah devamını onlar getirirler, hizmetleri yarıda bırakmazlar.
[caption id="attachment_3037" align="alignnone" width="595" caption="Kestanepazarı Kur'an Kursu ve Lise Yurdu Genel Görünümü"][/caption]