Milli bayramlarımızda bir zafer hatırası ve sevinci olduğu gibi; dinî bayramlarımızda da maddî, manevî ihsân-ı ilâhî sevinçleri vardır. Bayramlara mahsus yaptığımız ibadetlerde bizler için büyük nimetler ve hikmetler mevcuttur. Kurban Bayramına mahsus, vacip olan üç ibadetimiz vardır. Tekbir getirmek, bayram namazı kılmak, kurban kesmek.
Tekbir: Arefe gününün sabahından itibaren, bayramın dördüncü gününün ikindisine kadar yirmi üç vakit, namazların farzlarından sonra (erkekler sesli, kadınlar sessiz olarak) tekbir getirmek vaciptir. Eğer unutulursa kazası lazım gelmez.
Bayram Namazı: Yalnız erkekler için iki rekât vaciptir. Bayram namazına mahsus ve fazla olarak her rekâtta üçer tekbir vardır. Birinci rekâtta Fatiha’dan evvel, ikinci rekâtta rükûdan evvel getirilmesi efdaldir. Her tekbirde eller kaldırılır. Namazdan sonra hutbe okunur sonra da kendimize, memleketin, milletin saadet ve selametine dua edilir.
Kurban Kesmek: Oturduğu ev, kullanacağı bilumum eşya, sanatkârın veya zanaatkârın meslek aletleri ve makineleri, efrad-ı ailesine lüzumlu eşyalardan başka nisap miktarına muadil para veya eşyaya (ne olursa olsun) malik olan erkek ve kadına kurban kesmek vacip olur. Bu kadar mala sahip olmayanlara, seferde bulunanlara ve çocuklara vacip olmaz, müstehap olur. Kendisine kurban vacip olan bir kimsenin, kurban vacip olmayan aile ve çocuklarına da ayrı ayrı kurban kesivermesi müstehaptır.
Yalnız hatırlayalım ki, Kurban bir ibadettir. Keserken Allahü Teâlâ’ya tekbir ve tazim edilerek, Allah rızası için kesilir de ancak sevabı niyet ettiği zatlara bağışlanır. Yoksa kim olursa olsun, bir kimseyi tazim edilerek kesilen hayvan lâşe olur yenmez.
Yukarıda saydığımız kurbanların etinden kendisi ve efrad-ı âilesi yiyebilirler. Yalnız ölen bir kimse tarafından mal bırakılıp kurban kesilmek vasiyet edilmişse, bu vasiyet kurbanından bir de adak kurbanından kendisi ve aile efradı yiyemez. Bu sadakadır ancak fakirlere verilir.
Kurbanlar; Bayram namazından çıktıktan sonra üçüncü günün akşamına kadar kesilir. Daha evvel ve arefe günü kesilen (gerekse ölmüşlere olsun) kurban olmaz. Kurban derisi satılmaz.
Bayram: Allah Teâla tarafından kullarına maddî-manevî ziyafet günüdür. Kulları için yarattığı hayvanları Allah rızası için kurban ederler ve kendilerine vaat edilen manevî mükâfata nail ve aynı zamanda maddeten de yemek içmek ve giyinmek gibi ne kadar nimetlerle mütena’im olurlar. Zengin, fakir o gün bu ziyafetten istifade eder. Küsler barışır, yoksullara yardım edilir, büyükler ziyaret edilip duaları alınır. Herkese karşı beşaşetle tatlı dil, güler yüz gösterilir. Bize bu nimetleri ihsan eden Allahü Teâlâ hazretlerine karşı daha ziyade muhabbet ve saygı ile ibadete devam edilir.
Her ibadette olduğu gibi Kurban ibadetinde de Allah-ü Teâlâ tarafından kullarına imtihan muamelesi vardır. Bu imtihanın en zoru İbrahim (A.S)’a teklif edilmiştir ki, Allah Teâla ona üç yaşında olan oğlunu kurban olarak kesmesini emretmiş, o da oğluna Allah emri olan kendisinin kurban edileceğini söyleyince oğlu: “Ey baba emrolunduğun şeyi yap ben inşallah sabreder ne Allah’a ne sana isyan etmem” demişti. Her ikisi de Allah’ın emrine itaat ederek babası oğlunu yanı üzere yatırmış o da yatıvermiş oğlunu kurban etmek üzere iken Allah tarafından, “Ey İbrahim memur olduğun şeyi yerine getirdin” diye nida edilmiş ve bir koç gönderilerek oğlunun yerine koç kurban edilmiş bu suretle oğlu kurtulmuştur. O vakit ikisi de Allah’ın bu lütfuna karşı tekbir getirmişlerdir. Bu vaka Kur’an-ı Kerimde hikâye edilmiştir, katidir.
Kaynak: Dini Makaleler – İmam-Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği Yay. Salih Tanrıbuyruğu