Resmi olarak kurulduğu günlerden itibaren Kestanepazarı Öğrenci Yetiştirme Derneği’ne büyük hizmetler veren ve bir süre Kestanepazarı Camii’nde de imamlık yapan Nuri Akay, günümüz Türkiye’sinde şayet ilmi bir din eğitimi verilebiliniyorsa bunda Kestanepazarı’nın çok büyük bir payı olduğunu dile getirdi
Kestanepazarı Öğrenci Yetiştirme Derneği’nin kuruluş yıllarında Arapça eğitimi alan ve daha sonra Kestanepazarı Camii’nde imamlık yapan ve dernekte uzun yıllar hizmet veren Nuri Akay Kestanepazarı ile 1950 yılında Pasaport’ta askerlik yaparken tanıştığını söyledi. Aydın Karacasu’da 1930 yılında dünyaya geldiğini dile getiren Akay, o yıllarda İzmir’de camilere atanacak imam bulunamadığını belirtti. Kestanepazarı’nın, kurucusu Kurra Hafız Hacı Salih Tanrıbuyruğu Hoca Efendi’nin gayretleri başta olmak üzere sadece İzmir’e değil diyanet camiasına çok sayıda ilim adamı yetiştirdiğini de dile getiren Akay, “Bugün bu ülkede düzgün bir din eğitimi veriliyorsa bunda Kestanepazarı’nın payı çok büyüktür.” dedi.
‘HAFIZ OLARAK GELDİM’
Aydın Akarcasu’da aldığı eğitimle hafız olarak geldiği İzmir Pasaport’ta askerlik yaparken Kestanepazarı camiasıyla tanıştığını belirten Nuri Akay, “Ben askerliğimi istihbarat bölümünde yaptığım için sürekli sivil kıyafetle dışarıda geziyordum. Bunun sağladığı avantajla namaz kılmak için de camileri ziyaret ediyordum. Kestanepazarı Camii ile bu sayede tanıştım.” dedi.
Kestanepazarı Camii’ne geldiğinde Kurra Hafız Hacı Salih Tanrıbuyruğu ile tanıştığını da belirten Akay, burada eğitim alan küçük çocukları gördüğünde çok duygulandığını dile getirdi.
ÇOCUKLARI GÖRÜNCE KARAR VERDİM
Eğitim alan küçük çocukların Arapça ve ilmi yönden kendisinden ileri olduğunu da fark ettiğini vurgulayan Akay, bunun üzerine kendisinin de eğitim almaya karar verdiğini ve bundan sonra derneğe daha sık geldiğini söyledi.
O yıllarda Kestanepezarı Camii’nde bugün altta kitap satılan dükkanda yemekhane olduğunu dile getiren Akay, “Merdivenlerden çıkınca sağ tarafta da derneğin sınıfları mevcuttu. Burada bizler çeşitli hocalardan fıkıh, hafızlık ve siyer dersleri alırdık.” şeklinde konuştu.
FATİHA VE İHLAS'LA İMAM ATANDI
Askerlik görevinin 2 yıl sonra bitmesiyle Aydın’daki baba ocağına dönerken helallik almak için geldiği Kestanepazarı Camii’nde kendisini Hacı Raif Cilasun’un karşıladığını aktaran Akay, “Hocam gönüllerinin benim İzmir’de kalarak dernek faaliyetlerine yardımcı olmamdan yana olduğunu söyleyince kendisini kırmak mümkün olmadı. Bu teklifi kabul ettim ve dernek işlerinde kendisine yardımcı olmaya başladım. Bu arada benim de Kestanepazarı Camii’ne imam olarak atamam yapıldı. Kestanepazarı Camii’nde imamlık yaparken o zaman İzmir İl Müftülüğü Kemeraltı Camii’nin altındaki dükkanlarda hizmet vermekteydi. Bir gün Müftü Bey’i ziyarete gittim. O sırada Müftü Bey’de ayakkabılarını boyatıyordu. İçeri bir memur girdi ve yeni imam atamalarını gösterince Müftü Bey Naturzade Camii’ne yine birini atamamışsınız şeklinde bir hitapta bulundu. Memur arkadaş: ‘Efendim bildiğiniz üzere bir kişi bulsak bir müracaat olsa atayacağız ama hiç talep yok’ deyince ayakkabı boyacısı başını kaldırıp Müftü Bey’e: ‘Hocam beni atasanıza’ dedi.” şeklinde konuştu.
MÜFTÜ HEMEN ATADI
Müftü bunun üzerine kendisine “Oku bakayım Fatiha ile İhlas’ı biliyor musun?” diye sorduğunu belirten Akay, “Boyacı, Fatiha ve İhlas’ı okuyunca da Naturzade Camii’ne imam olarak atandı.” dedi.
KESTANEPAZARI’NIN DEĞERİNİ...
1950’li yıllarda başta İzmir olmak üzere ülkenin mevcut durumunun acı bir göstergesi olarak yaşadığı hatıraya değinen Akay, “Uygun bir din eğitimi almış ilim sahibi insan bulmak imkânsızdı. İşte ben o an Kurra Hafız Hacı Salih Tanrıbuyruğu Hocamızın ve Kestanepazarı Camiasının önemi idrak ettim. Derneğin resmi olarak kuruluşundan bugüne geçen 70 küsur senede o kadar çok ilim insanı yetişti ki bu dernekten, bu ülkede bugün uygun bir din eğitimi veriliyorsa bunda emin olun ki tüm yasak ve zorluklara rağmen mücadeleyi bırakmayan Salih Tanrıbuyruğu Hocamızın ve Kestanepazarı camiasının payı çok büyüktür.” diyerek sözlerini tamamladı.